Tuesday, August 10, 2010

The Last Airbender

Avatar: The Last Airbender 2005 yılında Nickeledeon kanalında yayınlanmaya başlanan bir çizgi dizi. Hava, su, toprak ve ateş uluslarının yaşadığı ve her ulusun adını taşıdığı 'temel element' in güçlerini kullanmak için kendisine özel tekniklere sahip olduğu bir dünyada geçiyor hikaye. Ateş ulusu diğerlerine saldırınca da onları durdurma görevi dört elementin gücünü de kontrol etme yeteneğine sahip Avatar'a düşüyor. Avatar olması için eğitilen hava ulusundan Aang ise kendisine yüklenen sorumluluklardan bunalıp uçan bizonu Appa ile kaçıyor. Sonrasında da bir fırtınaya yakalanıp su altında kalıyor ve donuyor. Aradan 100 yıl geçiyor, biz de öyküyü bu noktadan itibaren izlemeye başlıyoruz. Güney su kabilesinden Sokka ve Katara adlarında iki kardeş Avatar'ı buzlardan kurtarıyor. Artık Aang, Sokka ve Katara ile yollara düşüp hem bir Avatar olma yolunda eğitimini tamamlamak, hem de ateş ulusunu durduracak mücadeleyi başlatmak zorunda.


M. Night Shyamalan'ın çizgi seriyi sinemaya aktarmak istediği uzun zamandır biliniyordu. Ancak son yıllarda filmografisi tepetaklak giden, en son 'The Happening' faciasından sonra ise yerin dibine batırılan Shyamalan'ın ismi serinin fanları nezdinde pek de makbul görülmüyordu. Sonuçta Shyamalan 'The Last Airbender' adıyla çizgi serinin sinema versiyonunu çekti. Kıyamette ondan sonra koptu. 'Avatar: The Last Airbender' ın IMDB puanı 9.3, 'The Last Airbender' ınki ise 4.3. Daha fazla söze gerek var mı?
Eğer Shyamalan'ın ismi söz konusu olmasa veya Avatar bunca hayranı olmayan başka bir çizgi film olsa bu kadar ses çıkmazdı herhalde. Diğer uyarlamaların pek çoğu gibi sessiz sedasız gelir ve giderdi. Ben de sinema koltuğumda oturur, bomboş bir kafayla perdeye bakarak bir buçuk saat geçirir, sinemanın kapısından çıkar çıkmaz da aklımdan uçup giden film hakkında birşeyler yazmak için çabalamazdım. Ama yapacak birşey yok, duty calls.


Gelelim filme, boşluklarla dolu bir senaryo var karşımızda. Shyamalan, Avatar'ın ilk sezonundaki yirmi bölümü bir buçuk saatte anlatabilmek için olayları o kadar hızlandırmış ki, bir yerden sonra komik geliyor insana. Resmen daldan dala atlanmış. Ama Peter Jackson da koca kitabı filme çekti ve böyle bir sorun yaşamadık kendisiyle, yani yapan yapıyor, yani bahane değil bunlar. Avatar'ın büyük bir hayranı sayılmam ama, izlediğim bölümlerden hatırladığım Aang karakteri de daha bir sevimli ve afacandı. Filmin Avatar'ı ise fazlasıyla olgun. Sokka'nın şapşallığından ise eser yok. Diğer karakterler ise nispeten fena değildi bence, ama gördüğüm kadarıyla fanlar onlardan da pek hoşlanmamış. Tabii, efektler güzel, zaten bir onlar var galiba iyi diyebileceğim. Ha, son bir nokta, kendinizi bu filmi 3D izlemem lazım diye kasmayın, 3D filme kestra birşey katmıyor.
Sonuç, kısaca, yeni bir Shyamalan faciası. Kendisi artık bu işleri bıraksa hem kendisine hem dünyaya bir iyilik yapmış olacak galiba...

No comments:

Yamaha MT-09 Reklam Filmi

Reklam filmi paylaşmak pek alışkanlığım değil, ama muhteşem görüntüler ve Japonya birlikteliğini ıskalayamazdım.