Conan the Cimmerian: The Weight of the Crown (one-shot) Dark Horse Comics etiketli bu tek sayılık öykü, kronolojik olarak aylık Conan the Cimmerian'daki Cimmeria ve Black Colossus hikaye arkları arasında yer alıyor. Conan'ın Kimmerya'dan ayrılmasından sonra Akilonya'nın batı sınırındaki Gaul Vadisi'ne gelmesi, burada emrinde çalıştığı Mad King lakaplı yöneticinin ölmesi, cesareti ve gözü karalığıyla etkilediği halkın isteği üzerine O'nun yerini alması ile gelişen olaylar anlatılıyor. Tabii kendisini zevke, sefaya kaptıran barbarımız bir süre sonra çuvallayor ve karşısına çıkan her sorunu kılıcıyla çözemeyeceğinin ayırdına varıyor.
Öykü Darick Robertson tarafından yazılmış ve çizilmiş.
Dark Horse etiketli Conan serilerinden hiçbir zaman pek hoşlanmadım. Sanırım biraz geçmişte takılmış, Alfa Yayınları döneminde okuduğumuz Barry Smith, John Buscema, Ernie Chan imzalı Conan'ları aşamamış durumdayım. The Weight of Crown, one shot olarak okununca fena bir çizgiroman sayılmaz aslında, ama Dark Horse'un Conan'ı bana eski Marvel Conan'ının tadını vermiyor. Yine de Conan'a uzun süre ara vermiş benim gibiler için 40 sayfalık iyi bir ısınma turu sayılabilir. Robertson imzalı kapağı da özelilkle dikkat çekici...
Sir Edward Grey, Witchfinder: In the Service of Angels Daha önce Hellboy ve B.P.R.D.'de seyrek de olsa arzı endam etmiş 'cadı avcısı' Sir Edward Grey bu sefer kendi dergisi ile karşımızda. Edward Grey biraz Solomon Kane'i andıran bir karakter; dindar bir hareket adamı ve Tanrı'nın adını ağzından düşürmeden O'nun düşmanlarına karşı savaşıyor.
Dark Horse Comics etiketli beş sayılık miniseri Mike Mignola tarafından yazılmış, illüstrasyonlar ise Ben Stenbeck'e ait. Viktorya Dönemi Londra'sında, 1879 yılında geçen ve okült dedektif Sir Edward Grey'in üç gizemli ölümü araştırmasıyla başlayan öykü Sahra Çölü'nün derinliklerine yapılan bir keşif gezisinden getirilmiş gizemli bir yaratığı durdurma savaşına dönüşüyor. Mignola'nın tarzı yine aynı; düşmüş medeniyetler, iblisler, antik silahlar, her türlü paranormal vaka var hikayede. Stenbeck'in çizimleri ise sanki fazla Mignola etkisinde kalmış gibi. Hellboy Evreni'nde çalışan tüm çizerler Mignola'nın ayak izlerini takip etmelidir diye bir kural mı var acaba?
Sir Edward Grey, Witchfinder: In the Service of Angels özellikle Hellboy ve kankalarını okumaktan hoşlananlar için...
No comments:
Post a Comment