Hiç çekinmeden izlediğim en güzel dizi diyebilirim Battlestar Galactica (BSG) için. Doğruyu söylemek gerekirse yeniden çekileceğini ilk duyduğumda - o dönemden aklımda kalanlar sadece Apollo, Starbuck gibi isimler ile gözlerinin yerinde gidip gelen kırmızı ışıklar olan, 'saylon' denilen robotlar olsa da - epeyce bozulmuş, 'dokunmayın çocukluk anılarıma' tripleri yapmıştım kendi kendime. Ama birgün, şans eseri bir bölümünü izledikten sonra bağımlısı oldum, hemen bütün bölümlerini bulup baştan izlemeye başladım. Son sezonun son bölümüne kadar da aynı zevkle izlemeyi sürdürdüm.
ABD'de ilk kez 14 Ocak 2005'te yayınlanan ve toplamda 73 bölüme ulaşan BSG'nın hikayesi, insanların yaşadığı Oniki Koloni'nin kendi yarattıkları robotlar, yani Cylon'lar, tarafından saldırıya uğraması ile başlıyor. Milyarlarca insan ölüyor, kalan yaklaşık 50,000 kişi ise, artık emeklilik yaşına gelmiş eski bir savaş gemisi olan BSG önderliğinde bir filo ile uzayda bir yandan Cylon'lardan kaçıyor, bir yandan kendilerine yeni bir ev arıyor. Zamanla, insanlığın ilk ortaya çıktığı ve hakkında sadece dinsel metinlerde kapalı ifadelerin olduğu Dünya'nın, kimi zaman mistik yönlere de kayan arayışına dönüşüyor bu yolculuk.
Basit bir bilimkurgu hikayesi olabilecek bu malzeme öyle kullanılmış ki, BSG'nın bu uzun yolculuğu gündelik hayatımızın kapsamlı bir sorgulamasına dönüştürülmüş. Bu dev uzay gemisi ve onun eşlikçilerinde yaşanan olaylar hergün gördüğümüz, yaşadığımız olaylardan hiç farklı değil; filonun enerji gereksinimini sağlayan gemideki işçiler greve gidiyor, yapılan seçimlerde istediği aday seçilmediği için asker yönetime el koymaya çalışıyor, yeni bir din ortaya çıkıyor ve dinsel çatışmalar yaşanıyor, karaborsaya düşen ilaçlar yüzünden insanlar ölüyor, hainler kahraman, kahramanlar hain, dostlar düşman, düşmanlar dost oluyor... Derinlikli işlenmiş karakterler de inandırıcı, hiçbiri burnundan kıl aldırmayan gerçeküstü tiplemeler değil, acı çeken, ağlayan, sevinen, inanan, inaçlarını sorgulayan sıradan insanlar. Öyle ki, izleyici de BSG mürettabatının bir parçası haline geliyor zamanla. Belki de bu yüzden dizi fanları arasında en tutkulu olanlar BSG'ninkiler...
İlginç bir nokta da din konusu. İnsanların çok tanrılı dinine karşı Cylon'ların tek tanrılı bir dini var ve eylemlerinin çoğunu bu tek tanrı adına yapıyorlar. Özellikle 3. sezon başında, insanların yerleştiği New Caprica adlı gezegeni işgal eden Cylon'ların yarattığı görüntüler - ki ABD'nin Irak İşgali'ne benzerliği tartışılmaz - Medeniyetler Çatışması tezlerine bir gönderme sanki...
Oyunculara gelince, Amiral William Adama rolündeki Edward James Olmos, Başkan Laura Roslin rolünde Mary McDonnell, Kara Thrace (Starbuck) rolünde Katee Sackhoff, Lee Adama (Apollo) rolünde Jamie Bamber, Dr. Gaius Balthar rolünde James Callis ve Number Six olarak izlediğimiz Tricia Helfer gerçekten unutulmaz performanlar sergiliyor.
Özellikle 4. sezonun son bölümlerinde tepe yapan heyecan neredeyse bir sonraki bölümü bekleyemez hale getirmişti beni. Galactica'nın artık sızlayan yaşlı kemiklerinin isyan etmesi, hem Cylon'ların hem insanlığın son umudu bir çocuk için ezeli düşmanların ittifak yapması ve peşinden gidilen bir intihar görevi, opera rüyasının muhteşem bir sona bağlanması, Adama'nın gözyaşları... Özlüyorum Battlestar Galactica'yı, yerine koyulabilecek kalitede bir dizi de bulamıyorum.
BSG için detaylı bir zaman çizelgesi...